2 Aralık 2014 Salı

Şükürler olsun, iyi ki varsın...

Sen geldiğinde çok korkmuştum ve sımsıkı sarılmıştım anneme sen yanında uyurken, sevdiğim herkesi alıp götüreceksin benden sanmıştım. Oysa bir baktım en sevdiğim, en kıyamadığım, en koruduğum oldun zamanın birinde...

Hep hatırlarım okul dönüş yolunda o yağmur taneleri birden soğuyup hınzır dolu tanelerine dönüştüğünde ellerimi sımsıkı tutup ağlaman, o narin, çocuk kollarını korumak için sana sımsıkı sarılmam, tüm dünya gelse üzerimize o an sana zarar vermesine asla izin vermeyeceğimi bilirlerdi sanırım. İşte hep bugüne kadar böyle hissettim senin için. Kim bilir belki de bu kadar duygusal olmamın sebebidir hep sana bir şey olacak korkusu ve benim o an yanında olamayıp bir şey yapamayacak olma düşüncem. Bu yüzdendir ki seneler önce gördüğüm kabusu her düşündüğümde içimde, sol yanımda bir şey ezilir ve göz bebeklerimden bir damla yaş süzülür usulca. Benim gözlerime bakışın, çaresizliğin ve yardım isteyişin hiç çıkmaz aklımdan o gece sıçrayarak sabaha uyandığım andan beri...Ve o günden beri duam senin içindir kıyamadığım küçüğüm, en güzeli senin olsun, en iyisi senin olsun, en mutlusu sen ol, sen ol ki ben de olayım...

Gün oldu dünyanın bütün kötü ruhlarından korumak için tuttuğum o küçücük eller bir den benim elimi tutmaya başladı, hayatımın en güzel anlarında yol arkadaşım, destekçim oldu. Hani bazen diyorum annemle gittiğimiz gezmelerde, oturduğumuz sofralarda bütün çocukların önünden ve kendi payımdan alıp senin önüne yemen için fazla mı yiyecek koydum da bu kadar büyüdün...Öyle büyüdün ki aklımda hep en acı çektiğim anlarda senin sıcacık kolların var, sarıp sarmalamış beni, gözyaşlarımı siliyor özenle kocaman parmakların...Yine aklımda bir an nefes alamıyorum, taa sol yanımda, kalbimin ortasında bir bıçak darbesi ve ertesi güne uyanamayacağımı sandığım bir an, şimdi düşünüyorum da belki de nasıl korktun, nasıl üzüldün ve ama nasıl da umut oldun, solgun gecemi sabah ettin ve ben hiç yalnız kalmadım o anlarda senin varlığınla...Şimdi öyle anlarda çok üşüyorum biliyor musun, gözlerimi kapatıyorum, kapıdan sen geliyorsun ve sarıyorsun beni yine, başucumda oturup sabırla geceyi sabahım ediyorsun, kilometrelerce mesafede olsa aramızda ben hep iyi ki varsın diyorum...

Tanrı tarafından verilmiş duyguların en güzelisin ve teksin ve benimsin...En güzeli de seni kıskanacağım başka bir sıfat yok bu dünya üzerinde, sadece benim kardeşimsin...Ne yaşarsak yaşayalım, babamın dediği gibi bu yalan dünyada sahnede hangi oyun oynanırsa oynasın şükürler olsun, iyi ki varsın...Doğum günün kutlu olsun...

18 Kasım 2014 Salı

İçimdeki çocuk...

Sana ulaşamayınca neden kalbim hep ürperti doluyor, neden aldığım nefes boğazımı yakıyor. Korktuğum bir daha ulaşamamak mı yoksa korktuğum aslında bir başıma oluşumun farkındalığının tekrar tekrar suratıma çarpması mı bu anlarda. Bu kalabalık şehirde seslensem sesime koşacak kaç kişi var ki aslında ardımda, bedenimi titreten, bu endişe denizlerine dalmama sebep olan.. sen de olmasan geriye kalanın yalnızlık olduğu gerçeği mi bilemiyorum. Neden kendinden korkar insan, neden kendinden böylesine kaçar insan. Ne yaşadım bilmeden de gizliden gizliye saklanıyorum kendimden derinlere. Oysa bir zamanlar etrafımda kendimden başka kimseyi istemezken. O zaman kırdığım kalplerin acı intikamı mı acaba beni bu zamanlara kadar sürükleyen korkaklığa iten. Sebebini bilmiyorum, bilmekte istemiyorum, tüm söyleyebileceğim olanları olduğu gibi kabul ediyorum ve artık açılsın istiyorum gönlümün kanatları kendi sonsuzluğuna, barışsın, barışsın ve süslü hayallerine, çocuk heyecanlarına kavuşsun bu gönül. Kıpırtdatsın dokunduğu ruhları güzelliğin heyecanıyla ve tekrar insanlara dönsün, kalabalık olsun, büyük olsun, çağlasın gürül gürül dünyaya inat. Saklanma içimdeki güzel çocuk, bak yanındayım, düşsekte yine biz varız, biz hep var olacağız...

https://www.youtube.com/watch?v=JsGEvIJnckU



Çınar Ağacım'a...

Koca bir cinar agacinin sirtina dayanmak gibi senin yaninda oldugumu bilmenin verdigi guven duygusu ve ben bu cinarin golgesinde huzur ve mutluluk icinde buyudum babam...sinirlarin hep belliydi ama sen bu sinirlari bize belli bile etmedin, golgenden cikinca gunes bizi yakmasin diye gizliden gizliye hep gosterdin dunyanin gizemlerini...Bazen gozyaslarima, kaprislerime dalip golgenin arkasina kacardim, o zamandan hep hatirladigim ve belkide hayatta gizli bir guc gibi hep hissedecegim sen dizlerine yatirip beni saclarimi oksardin, kulaklarimda cinlayan derin nasihatlarinla gozyaslarimi durdurur, icimde yanan atesi derin bir ferahlikla dindirirdin ve sonunda yine de istedigimi verirdin:) Biz uzulmeyelim, kotu hissetmeyelim diye yollarini degistirdigini bilirim, hangi baba bu kadar ince ruhlu olabilir ki...iste ben bu yuzden cok sansliyim babam, dunyanin en duygusal, en sicak, en ilimli, her istegimize kotu de olsa farkli bir acidan bakip cevap vermeye calisan, once kendimizi sevmemizi ve etrafimizda ki hic kimse icin yolumuzu, ozumuzu degistirmememiz gerektigini ogreten sen benim babamsin...en cok neleri ozluyorum biliyor musun; her sabah okula gitmeden once pantolonunun cebinden aldigim harcliklarimi:) birlikte evimizin bahcesindeki cicekleri sulayisimizi, sen bahcede kuran okurken kedilerimizin yanina sokulup seni dinlediği anlarda uzaktan seni izleyisimi, armut agacimiza tirmanip armut bulmaya calismalarimizi, her isten donerken en sevdigim olan caglayi gordugun agactan toplayip bana getirmeni, pazardan kizim sever diye her seferinde misir ve yesil nohut alip getirmeni, galatasarayin uefa kupasi maclarinda gozyaslarima dayanamayip birlikte disari cikip baba kiz aile kafesi aramamizi ve bulamasakta yine de herhangi bir yerde mutlaka maci izlememizi, universite de toren icin gostermelik yapilan diplomama siki siki sarilip muhafaza etmeni, skldim dedigimde gecenin bir yarisi da olsa beni alip gezdirmeni, hep kizsanda dans gosterilerime mutlaka gelip en onde izlemeni, arkadaslarim geldiginde onlarla muhabbet edisini, annem ne pisirse hic soylenmeyip sofraya guler yuzle oturusunu, kedilerini....daha milyonlarca sayabilecegim herseyini baba...Ama en cok gozlerime baktiginda isil isil parlayan o tatli kahverengi gozlerini ozluyorum babam..Dilerim tanrim bu guzel isiltini sonsuza kadar yaksin ve sonsuza kadar icimi isitsin sesin babam.hasretin icimde bir ates ve sunu bil her an her saniye aklimdasiniz...Tum dunyanin babalar gunu kutlu olsun ama en cokta benim babamin...Seni seviyorum guzel gozlum... ökkes Isik

1 Mart 2014 Cumartesi

Gitsem çok uzaklara...

Gitsem çok uzaklara, çıkmasa sesim, soluğum...

Gitsem çok uzaklara, çıkmasa sesim, soluğum... Görmeseniz beni, hatta belki unutsam, unutulsam...

Sadece bir rüya olsa yaşananlar, ruhumun derinliklerinde sisli ve puslu hayal meyal hatırlayabildiğim...Rüyadan ilk uyandığınızda tüm gerçeklik yüzünüze çarpar ama sonra belki de 1 dakika sonra hatırlayamazsınız ne gördüğünüzü. İşte ben tam o gerçeklik anındayım ve artık 1 dakika geçsin unutayım istiyorum...

Çözümü yok artık, herşey o kadar karışık ki, artık beynim oyunlar oynuyor, olmayacak yalanlarla avutuyor kalbimi, ama artık yolun sonu görünmüyor...Tanıyamıyorum kendimi, unutuyorum içimdeki keşfedilmemiş dünyayı ve sadece anı yaşıyorum tıpkı havada takılı kalmış bir uçurtma gibi. Hani bir güç o telden koparıp alsa beni ve tekrar savursa uçsuz bucaksız diyarlara, nefes alsam artık...Belki inişe geçtiğim bir yerde küçük bir çocuk farkeder beni ve tekrar canlandırıp uçurmaya karar verir ve ben belki tekrar yaşayabilirim...

Kalbim paramparça, ben girsem içine toplayamam kırıntılarını o kadar dağılmış, terkedilmiş, üşümüş...
Çırpındım, vazgeçmedim, direndim, ayakta kaldım ve seslendim ama yetmedi, yettiremedim...Artık çözümsüzüm, açamıyorum boğazımdaki düğümleri, konuşamıyorum, seslenemiyorum, ellerim ayaklarım bağlı direnemiyorum...

Sıcak bir kalp yeter sandım, bütün eksiklikleri kapatır sevgiler dedim, ayaklarım üşüse ellerim sıcacık dedim, sadece yanında olmakla herşeyin çözümü bulunur ve bütün buzların erir tıpkı bir güneşin evinde olması gibi dedim...Ama olmadı, buzlar erimiyor, gün geçtikçe daha da soğuyor hava ve inatla o güneşi alıp bağrına basmıyor insanlar, o kadar alışmışlar ki dünyanın kaskatı soğuğuna, sen ister volkan ol, ister güneş, bir süre sonra üşümeye başlıyorsun. Anlatamıyorsun...Anlatmaya çalışsan daha da üşüyorsun...

Gitmek, sadece gitmek istiyorum....

Rüyadan uyandım artık, sadece sürenin dolmasını bekliyorum tüm hayalleri ruhuma kilitleyip unutmak için, yataktan çıkıp penceremi açtığımda doğan güneşin tekrar farkına varmak için, sevdiğim tüm sözleri hatırlamak, varolmak için...

Gitsem çok uzaklara, çıkmasa sesim, soluğum... Görmeseniz beni, hatta belki unutsam, unutulsam...