2 Temmuz 2017 Pazar

Sarişime...

Güzel Gözlüm... Kadife Seslim... Gülen Yüzlüm... Bloğumun ismi zamansız bir yolculuk, şimdi farkettim senin de zamansız bir yolculuğa çıktığını, zamansız, sessiz, vedasız, aniden gittin... Ateş düştüğü yeri yakarmış Sarişim ama sen herkesi yaktın gittin. O koca koca gözlerinle, samimi gülüşünle içine işlediğin her insanı yaktın. Şimdi koca bir boşluk var yerinde neyi koyacağımı bilemediğim. Efe'ye bile her baktığımda sen geliyorsun aklıma çünkü çok severdin efe'ni herkesi çok sevdiğin gibi. Hiç mi kötülük olmaz bir insanın kalbinde ben görmedim senin gibi birini, çocuk ruhlu, muzip kuzum. Her şeyi ağırdan alıp her anın tadını doya doya çıkarmayı nasıl da bilirdin. Bir kahve yapsan da içsek desen yine ve uzansan kanepeye alsan eline telefonunu, dalsan gitsen, hiç konuşmasan ama yine öyle yanımda kalsan... Kömür karası upuzun saçların, siyah kocaman gözlerin, esmer tenin ve edalı bakışlarınla çocukluğumda hayrandım sana bilemezdim ki gurbette bir şehirde tüm dertlerimin ortağı, hep özlemini çektiğim bir ablam olacağını günün birin de. Ne zaman arasam sorgusuz sualsiz koşup gelirdin, tek inandığım, tek güvendiğim, kimse olmazsa sarişim kesin gelir, kesin yapar benim için dediğim, bu şehirde kendimi senden dolayı güvende hissettiğim tek insandın güzel gözlüm. Biz farklı olsa da aynı kaderi yaşadık, biz bu şehirde bin bir mücadele ile ayakta durduk, aynı acıları yaşadık, aynı sevinçleri tattık, aynı yollardan geçtik ve her defasında ikimizde son cümle olarak birbirimize 'sen mutluysan gerisi hiç önemli değil' deyip konuyu kapattık. İyi ki sesini en son duyduğumda da bu cümleyi söyledim Sarişim. Sen mutlu ol başka hiç bir şey önemli değil dedim sana, öyle güzel, öyle heyecanlı öyle mutluydun ki, içimde güneşler açtı. Çünkü ikimizde birbirimizin mutluluğuna hasrettik, dedim ya aynı kader aynı yollar, birimiz mutlu olunca sanki diğerimiz de olacaktı biliyorduk. Balkonumundan bakıyorum sarişim ve ağır ağır arabadan çıkışını bana el sallayışını kapıya kadar gelip zile basana kadar seni izlediğimi hayal ediyorum, sonra yine her seferinde beş kat merdiveni çıkınca bir tek şu merdivenlerini sevmiyorum deyişini özlüyorum. Sonra efeyi görünce birden mutlulukla doluşunu... Senin kadar kimse sevmedi efemi, benim gibi sen de onu sahiplendin hatta bazen sadece onu görmeye geldiğini bile söylerdin. Şimdi bazen konuşuyorum onunla seni ne kadar çok severdi diyorum ve senin yerine sıkıştırıp öpüyorum kuzum. Keşkelerim çok fazla, mesela keşke o gün seni arasaydım, keşke yanında olsaydım diyorum bazen...Keşke birlikte kalsaydık, hiç yalnız kalmasaydın, keşke daha çok sahip çıksaydım, elinden daha sıkı tutsaydım, bilmiyorum daha birçok şey... Bildiğim bir şey varsa şu anda yanımda olsaydın kesin beni teselli eder ve sakın böyle düşünme derdin çünkü hep iyi hissetmem için hep pozitif baktırırdın bana. Ama en çok da sen kızardın bana, her hatamda fikrini açık yüreklilikle söyler sonunda da ama biz mutluysak önemli değildi... Seni yolcu ederken çok şanslıydım, elini tutup veda ettim öyle güzeldin ki herzaman ki gibi...İnsanlar güzelliğe karşı hep negatif yüklü sarişim. Güzel olanı yok etmek için ellerinden geleni yapıyorlar, bu düzen buna alışmış, seni de bazen yordular, üzdüler, kimisi pişman, kimisi mutlu ama rahat uyu çünkü yüreğinin güzelliğini göremeyenler o kadar şanssız ki bunun farkında olmadan yaşayıp gidecek ruhlara ben kendim üzülüyorum. Herkesin sarılacağı birileri var Sarişim ama biz seninle acılarımızı yalnız başımıza kendimizle yaşamayı öğrendik, bazen bunu anlamadan çok üzerimize geldiler, bilmediler ki kırdıkları her an biz duvarlara anlatıp, gözyaşlarımızı akıttık gecenin kucağına. Şimdi de yalnız seni düşünüp ağlıyorum, özlemini, sevgini, acını doya doya yalnız yaşıyorum... Bugün doğum günüm ama biz de artık her şey yarım kaldı seninle, sensiz bir bayram geçti, şimdi de bir doğum günü. Alışmak zor olacak bugün ilk arayanlardan biri sen olurdun çünkü. Şimdi doğmak ve ölmek öyle acı çarpıyor ki yüzüme bazen gerçeği karıştırıyormuşum gibi geliyor, hayat birden seninle birlikte gerçeği yüzüme çarptı sanki, koşarken yolumda birden dondum kaldım, biliyorum zamanla her şey olması gerektiği yola girecek ama gireceğini düşününce bile öfkeleniyorum...Buradayken öyle bağlıyken insanlara, onsuz olamayacağımız dediğimiz ruhlara, sonra birden yoksun ve herkes biz sizde olabiliyor, nasıl bir kurgu bu aklıma sığdıramıyorum, amacını anlamıyorum ama ne olursa olsun inancımı kaybetmiyorum. Ben sana tüm hakkımı sonuna kadar helal ettim güzel gözlüm, kadife seslim, gülen yüzlüm benim...Biliyorum sen de ederdin...Şunu unutma her şey ne kadar yolunda görünürse görünsün ben hayatta yaşayacağım her şeyi senin için de yaşamak için şu an da söz veriyorum. İçinde kalan her şeyi benimle tamamla, ne olur eksik hissetme, yattığın yerde, olduğun mekanda huzur için de ol, seni seven o kadar çok insan var ki her zaman duaların olacak, her zaman birinin kalbinde ses bulacaksın ve biz seni sonsuza kadar yaşatacağız Sarişim...

29 Kasım 2016 Salı

Bazen Gerekiyor İnsana Böyle Sıcak Bir Yalnızlık...

Bazen gerekiyor insana böyle sıcak bir yalnızlık...
Hava kapalı, rüzgar ve yağmur öyle hırçın ki dalgaları vurdurmuş denizi İstanbul'un. Eğer evde yalnız bu sabaha uyanmış olsaydım belki de bir kabus gibi üzerime çökerdi havanın kasveti, işte kış gerçekten geldi dedirten soğuğu...Ama sen kapımı çaldın sabahın ilk ışıklarıyla ve bir güneş gibi içimi ısıtan gülüşünle güne kocaman bir merhaba dedim huzurun verdiği o hafiflikle...
Şimdi bu şehir kadının en güzel sesinde seni beklerken  karşımda yaşadığımı hissettiren büyülü gri, saçlarımı savuran güzel rüzgar ve tenime pıt pıt dokunan narin yagmur damlaları var. yanımda ise uzun zamandır hasretini çektiğim, çocukluk anılarımın eşsiz çıtırdayan sesiyle sessiz sessiz içinize sokulan gevşemenin yegane kaynağı bir odun sobası...
Ve ben demek istiyorum ki iki yalnızlık var ama ben en çok seni beklerken bulunduğum şu anki yalnızlığı seviyorum. küçük ayrıntıları yakalayın hayatınızda ve bilin ki onlardır esas hayatın penceresinin hangi renk olacağını size tanımlayan. şimdi bir bardak demleme ıhlamurumla yalnızlığımın keyif denizinde doya doya yüzmeye devam edeceğim, bilginize...

https://www.youtube.com/watch?v=ZCa1egcKcu8



27 Ekim 2015 Salı

Bitermiş...

Bitermiş...
Bitmiş...
Herkes gidermiş...
Gitmiş...
Kalbinde kilitli bırakılan sözcüklerinle sırtını döner, yürür, gidermiş...
Boğazın düğümlenir, yutkunamazsın, anlatamazsın, çığlıkların dövsede ruhunu deli gibi, bir ahh çıkmazmış soluğundan...
Özgür, alışmış, eksik kalıverirmişsin...
Umut yokmuş, ekilen tohumlar çoktan derinlere milyonlarca kök salmışken, sadece bir dalını kırıp bitti denirmiş ve tüm kökleri tek tek bulup sökmen için bir başına bırakılırmışsın...
Senin için çok erkenken, ona öylesine geç kalmış ki aslında bu durum, anladığında zaten bambaşka bir sevdanın dalgaları arasında kaybolduğunu farketmişsin karşındaki yabancı sesin, öyle yabancı ki, öyle soğuk...üşütmüş nefesi, oysa bir zamanlar sıcaklığında erirken...
O an hayatının en savaşcı noktasındaymışsın aslında ama öyle de çıplak bırakılırmışsın ki, elindeki tüm silahların, tüm zırhların tek bir sözle su olup akarmış tüm bedeninden ağır ağır, toprak bile kabul etmezmiş, buhar olup gökyüzüne salarmış her damlayı, bir daha filiz olup açmasın diye umutların...
Etrafına senelerce örülen uçsuz bucaksız sevda duvarlarının ortasında, aslında özgür bırakıldığın söylenirmiş, gerçekte özgür bıraktığının kendi ruhu olduğunu itiraf etme cesaretine sahip olamayacak kadar korkak, senin gelecekte sahip olacağın güzel dünyadan örnekler verilirmiş sadakatsizce...
Gün gelir, hatta yeterince zaman dolup gelir ve itiraf edilirmiş tüm gerçekler sanki toz pembe, saf bir aşkın itirafı gibi etrafındaki güzel ve iyi dediğin insanlara, çünkü artık normalmiş her şey ve unutulurmuş tüm sözler yeniden vermeye utanmayarak...
Şimdi yaşanmışlığın tüm aynaları gömülmüşken mezara, bilinmez bir gün rüzgarla açığa çıkan kırık parçaların yürüdüğün yolda seni kanatacağı...
Mutluluk diliyorum, yalnızlığa itilen sadece yanlışı sevmek ve güvenmek olan küçük bir kızın mutsuz bir kalbinin üzerine temeli kurulan saadet yuvanıza...
Ve diyorum ki herkes unutsa da, inandığım, ayakta tutan, sabrımı her gece gözyaşlarımla sıkılmadan dinleyen, dualarımın meleklerin kanatlarında usul usul makamına taşındığına emin olduğum, kalbimde kilitli kalan ve boğazımda düğümlenen tüm sözlerin aslında tek sahibi olan tanrım unutmaz...








9 Ekim 2015 Cuma

Karmaşık...

Zamansız yolculukları bitmez mi hiç insanın...Savruluyorum sanki...Elim kolum bağlı, yönümü bir türlü belirleyemiyorum. İplerimi tutanlar nereye çekerse oraya gidiyorum suskun ve çaresiz...Daha güçlü olmak için bazen bu kadar katlanmak gerekir mi diye düşünüyorum.
Hayat ne kadar acımasız, yapmak istemediğiniz o kadar çok şey var ki ama yapmazsanız da yaşamaya devam edemeyeceğiniz. Ve yapmak istediğiniz o kadar çok şey var ki bir türlü size fırsat verilmeyen. Bırakın beni, çözün iplerimi, çok değil ki istediklerim, sadece biraz mutluluk, herkesin yaşadığı normal hayat, yanımda bir insan.
Neden hep zorlu yollar tercihim oluyor bilmiyorum. İnandığım tek bir şey var, bu benim elimde değil, sevmek, o insanı canınızda hissetmek, hayatınızın merkezine koymak, onsuz nefes alamamak, bu bir tercih olamaz, olsa olsa yazılan bir senaryonun gerçekleşmesidir. o benim kaderimde, yollarımız birleştirilmiş, çizgi bire dönmüş...Ne kadar sabredebileceğimiz sınanıyor belki de, hani demiştim ya iyi insanların sınavı daha zor olur...
Her şeyin sonu yalnızlığa çıkıyor. En büyük korkum yalnız kalmak, sevgisiz kalmak, öyle derin bir sevgi havuzuna sahipken ve vermeyi beklerken bu kalbim onu kimselere gösterememek. Ben de sonsuzluğa gidecek korkusu.
Neden geldik ki dünyaya, neden bu koşturmaca, bitmek bilmeyen hırs ve yalanlar neden...Söylediğin gibi insanlar mutsuz oldukları için mutlu insanları da mutsuz etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. O kadar iyiyiz ki dur bile diyemiyoruz...
Şimdi bu büyük sınavı vermem gerekiyor, tek başıma göğüs germem gerekiyor acımasız, kalabalık ve mutsuz dünyaya. Şimdiye kadar her an yanımda olan bir insan varken artık sadece ben varım. Kimseye acıındırmadan, kimseye sormadan, kimseden fikir almadan yolumu çizmeliyim. Beni kalıba sokan her şeyden, herkesten uzaklaşmalıyım. Yanımda olmak isteyen insan yanıma gelmeli, artık ben daha fazla beklememeliyim. Bu sınavdan iyi bir insan olarak çıkacağıma ve yenilmeyeceğime söz veriyorum...Ve diyorum ki hayat süprizlerle dolu, benim ruhumun derinliklerindeki gizli dünyam bir gün tüm dünyayı aydınlatacak, yüzleri güldürecek ve sebep olacak yeniden gönüllerde sevgiyi tomurcuklandırmaya...Benim gibi karmaşık olan, arafta kalan tüm duygu aşıkları ben hepinizi şu anda hissediyorum ve ben şu anda hepinize sımsıkı sarılıyorum...Sabır...

8 Ekim 2015 Perşembe

Geçmişten bir mektup...

Çocukluğumda aldığım zaman yüzümün tebessüm kapladığı, içimin sevinçle sımsıcak olduğu yılbaşı kartları...Bir mağazada görünce dayanamadım ve aldım. Eskiler ne kadar da güzel ve özelmiş. Üzeri simli, karlı kartlar çocukluğumun belgesiymiş.
Resimde tesadüfen dört kişilik bir aile var tıpkı bizim gibi. Benim de en güzel hayallerimde biz hep böyleyiz. Biliyorum yıllar büyüttü bizi ve belki de uzak mesafeler koydu aramıza. Kanatlanıp kendi yollarımıza uçtuk teker teker ve hasretler yaktı yüreğimizi. Ama ne zaman ne de mesafeler bu aileyi ayıramaz. Çünkü biz tek bir canız, kanız...
Aslında en büyük hasreti ve belki de en büyük yalnızlığı ben çekiyorum sizden uzakta. Ama kendi başıma ayaklarımı yere sağlam basarken görmek ve kendi hayatım için bir şeyler yaptığımı bilmek beni daha güçlü kılıyor hep. Bu yüzden lütfen artık üzülmeyin, sarılın birbirinize. Her gece yatarken hayalimde size sarılıp uyuduğum, dua ettiğim gibi sarılın hayalinizde ve dua edin. Uzaklar artık ne ki, seslenseniz üç saat uzağınızdayım, koşa koşa gelirim canlarım. 
Elbette ki hatalarımız oldu ama değil midir insanı insan yapan hataları, kusurları. Önemli olan bunları fark edip yoluna devam edebilmek. Sizden tek istediğim gözünüz arkada kalmasın. Başınız dik, yüreğiniz umut dolu olsun ve sizden ne kadar uzak görünsek de sizin için dünyaları yıkacak iki evladınız olduğunu unutmayın.
Anne ve babam olduğunuz için dünyanın en şanslı çocuğuyum. Yine dünyaya gelsem yine sizin kızınız olmak isterdim. Çünkü beni ben yapan sizsiniz, sizin emeğiniz, sizin sevginiz, sizin yüreğiniz. Şimdi yaptıklarınız karşısında dünyaları versem yetmeyeceğini biliyorum. Canlarım, annem, babam, bir damla göz yaşınıza dayanamam, yüzünüzü solgun görsem yüreğim yanar, siz de bizim için güçlü olun ve her an her saniye sizi seven, çok seven evlatlarınız olduğunu unutmayın.
Hasretle öpüyorum güzel yanaklarınızdan, sizi çok seviyorum...


13 Temmuz 2015 Pazartesi

Fikrimin ince gülü....

Şu anda boğazım düğüm düğüm... O elindeki rakı hiç bitmesin ve sen bu gece hiç benden gitme diye...O kadar kalabalık ki; gözlerine bakmaya korkuyorum bir fark eden olur diye, oysa o kadar anlam yüklüydü gözlerim söyleyecek çok söz biriktirdiğim her şeyi sana söylemek için...Bitmese gece, bitmese kadeh ve tekrar başlasa yine başladığı noktada her şey, taçlansa sevdamız yine bana ben olarak baktığın ilk yerde tekrardan...Doğduğun gece, biz olarak doğduğumuz yerde hediye olsam geceyle sana yeniden, tadına doyamadığım...Anlatacak çok söz var ama öyle garip bir noktadayız ki, herşeyinim, herşeyimsin ama yine de benim değilsin...Kim bilir ki biz birbirimizi bulduk gecenin karanlığında belki de son bir umut olarak kendimize. Kim anlar ki anlatsak o kadar temiz, o kadar saf ve o kadar güzel olduğunu sevmemizin, kim hisseder ki sana dokunduğumda titreyen yüreğimin sızısını, senin çarpan kalbinin sesini...Sadece bir duaydın çok zor bir anın içinde taa derinden istenen, mevlam sanki duydu o sessiz çığlığı ve seni verdi bana...Ama öyle bir sınavdın ki aynı zamanda sonunu hiç bilemeyeceğim... Sadece akışına bırakalım sevdiğim...Bırakalım da bu rüzgar bizi savursun çocuk gönlümüzün istediği yere, değil mi ki her şeyi bilen yaradanım yazmıştır bir son mutlaka, sadece yaşa, sadece sev, sadece sarıl, sadece hisset...Huzurum ol, huzurun olayım bitmek bilmeyen hırslarla dolu dünyanın görünmeyen yüzünde...Gözlerine baktığımda her şeyi unuttuğum gizli bir bahçe gibi kimseyi almayalım aramıza...Ben o bahçede beyaz bir kelebek olayım kimsenin farkında olmadığı, kanatlarında evrenin sırrını taşıyan ve sen benim çocuk sırrımın tek farkında olan fikrimin ince gülü...


https://www.youtube.com/watch?v=mYVckxZVI_g&list=RDmYVckxZVI_g


20 Ocak 2015 Salı

Bugün günlerden güzellik, sefa geldin, hoşgeldin sevdiğim...

Bir zamanlar dağlar dumanlar kaplıydı...
Bir zamanlar karanlıktı dünya...
Kapatmıştı tüm ışıklarını yüreğim...
Öylesine bir yöne yürürken bedenim ve bırakmışken karanlığın derin boşluğuna ruhumu....
Seni gördü gözlerim...
Önceleri sadece bir hayal gibi olamayacağını bildiğim bir masaldan ibarettin ama ne denir adına bilmiyorum, ister kader, ister tesadüf, ister emek, ister sabır, istersen inanç de, tek bildiğim bu masalın içinde bir peri belirdi ve bizim gerçekleğimizi tüm dünyaya gösterme şansı verdi...
Kolay olmadı sarılmak, öyle derin izler vardı yüreğimizde her uzanışımızda tekrar kanar mı diye sorguladığımız...Çok acıtmışlardı bizi kimbilir belki bilip belki de bilmeden...Oysa bir zamanlar arkasından gözyaşları döktüğümüz hatta belki uyanamayacağımızı sandığımız sabahları bize terkeden onlar, herşeyi geride bırakıp nasıl da yaşanmamışlıkla yeni hayatlar kurmuşlardı...İşte biz o unutulmuş yaşanmamışlıkları aldık sevdiğim ve her birini bir nakış sabrıyla ilmek ve ilmek, tekrar ve tekrar tüm güzellikleriyle yeniden yaşadık, yaşattık...
Sevmek emanet etmekti yüreğinin en sızlayan köşesini sevdiğine, kırılgan, naif, saf ve dürüst, emanetimize sahip çıktık çünkü biz...

Seni anlatmak isterdim kendi gözlerimle tüm dünyaya anlasınlar diye ama kelimeler yetersiz biliyorum gözlerimin ruhumda birleştirdiği güzellikleri anlatmaya...Öylesin ki aslında çok sert görünen bir kabuğun altında tüm evrenin sırlarını saklar gibi, tüm insanları kucaklar gibi...İçinde saklı o kocaman çocuğun tüm karanlıkları delip geçen muzip gülümsemesidir en derinlerimde kazınmış olan...

Bugün dağların tüm dumanı o gülümsemenle aralandı sevdiğim ve ben ışıklar içinde yandım... Şimdi sen bana yangın ol, ben sana rüzgar...Sen bana ne kadar geç kalmış ve ben sana ne kadar erken gelmiş olsam da, tutuşsun gün, yansın geceler, vaktimiz varken...

Sefa geldin, hoşgeldin sevdiğim...Öyle geldin ki seninle geçirdiğim her gün ben yeniden doğdum....İyi ki doğdun...

http://www.youtube.com/watch?v=w3MMbvh-vmE